Taşlara Hayat Veren Adam

Geçtiğimiz haftalarda yine yolumuz Çeşme Ildırı yolu üzerindeki Barbaros köyüne düşüyor. Amacımız misafirperver insanları, doyumsuz sohbetleri, nefis kahvesi, biber dolması, güler yüzlü teyzeleri ile sizi bir anda içine alıveren köyde birkaç güzel saat geçirmek.

İlk olarak köyün girişindeki “Barbaros Köyü Emek, Kültür ve Sanat Evi”ne uğruyoruz. Burası köydeki mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Mimarı ise Batuhan Bozkurt…

Köyün öğrenci azlığı nedeniyle kullanılmayan eski “Taş Mektebi”ni kültür ve sanat evine dönüştürerek yeniden hayat vermiş. Böylelikle köyde bir nevi cazibe merkezi oluşturmuş.

Burası adeta bir “Masal Ev”… Sıra dışı tasarımı, antika sobası, duvarlardaki sanat eseri tabloları, rengarenk tasarım ahşap koltukları, müzik aletleri, gümüşten takıları ile sizi içine alıp, sarıp, sarmalıyor. Siz de masalın kahramanlarından biri oluveriyorsunuz.

Bizi Batuhan Bey’in yardımcısı Fatih Bey karşılıyor. Burası hakkında kısa bilgiler aldıktan sonra odasında çalışmakta olan Batuhan Bey ile tanışmak üzere yanına gidiyoruz. Bizi büyük bir samimiyet ile karşılıyor ve detaylı bir şekilde çalışmalarından söz ediyor. Çalışma odası da ayrı bir dünya. Kavanozlar içindeki rengarenk taşlar gözümüzü alıyor. Yapımı devam eden resimlere, duvarlardaki muhteşem tablolara hayran olmamak elde değil.

Çalışma odasından takı odasına geçiyoruz. Batuhan Bey, “Gelin sizi Kleopatra yapayım” diyor ve gümüşten yapılmış takıları başıma ve boynuma yerleştiriyor. Bunu yaparken o kadar keyifli ki; zaten benim de takı meraklısı biri olduğumu öğrenince keyfi bir kat daha artıyor. Birlikte fotoğraflar çekiliyoruz.

Takı odasından salona geçerken bir de bakıyoruz Batuhan Bey udunu almış, şarkılar söylemeye başlamış bile. Hem çalıyor, hem söylüyor, biz de öğrencileri ile birlikte ona eşlik ediyoruz. Ortam son derece keyifli. Bu küçük konserin ardından masanın üzerinde duran tavla açılıyor. “Hadi iki el atalım” derken o kadar samimi ki…

Batuhan Bey Adana’nın Osmaniye ilçesinde doğmuş. Uzun yıllar Türkiye’nin pek çok köyünde ilkokul öğretmenliği yapmış. Bu arada Ege Üniversitesi Devlet Türk Müziği Konservatuarı’nı bitirerek, onbir yıl Muğla ve Malatya’da Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Güzel Sanatlar Galeri Müdürlüğü yaptıktan sonra, 2004 yılında İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nde Güzel Sanatlar Şube Müdürlüğü görevine atanmış. 2009 yılında emekli olan Batuhan Bey’in resim sevdası aslında Mersin İlköğretmen Okulu’nda yatılı öğrenci olarak okuduğu yıllarda başlamış.

Erken yaşta babasını kaybedince zorlu hayat şartları ile mücadele ederken bir yandan da resim yapmaya da devam ediyormuş. Zaman zaman deniz kenarına gider, sessizce ağlarmış. Yine o günlerden bir gün gözlerinden süzülen yaşlar yeşil bir taşın üzerine düşmüş. Taş renk değiştirmeye başlamış. Gözlerine inanamayan sanatçı bu konuda denemeler yapmaya karar vermiş. Parasızlık nedeniyle boya alamadığından yarım kalan resmini taşları eriterek elde ettiği renklerle tamamlamakmış amacı.

Taşları kaldığı okul odasında gaz ocağı üzerindeki cezvede eritmeye çalışmış. Ancak bu çok tehlikeli bir işmiş. Hatta ölüm tehlikesi bile atlatmış. Bu işin eritme yöntemi ile olmayacağını anlayınca yarısı yağlıboya ile yapılmış resmini diğer yarısına taşları kırıp, parçalayarak yapıştırmak suretiyle tamamlamış. Bu yöntemle bitirdiği resim okul sergisinde satılmış. Buradan aldığı paranın bir miktarı ile renkli taşlar satın alarak, bunlarla resim yapmaya başlamış. Böylelikle yeni bir resim tekniği geliştirmiş.

Zamanla kullandığı taşların boyutlarını küçülterek resimdeki tüm ayrıntı ve ışığı taşlarla vermeyi başarmış. Önce resimlerini tek boyutlu yaparken, daha sonra üç boyutlu çalışmaya başlamış. Şu an kolaj çalışmaları ve sürrealist resimlerinin yanı sıra minyatür çalışmalarını da üç boyutlu hale getirerek, çalışmalarını sürdürüyor.

Renkli taşları Afrika, Amerika ve Asya’nın çeşitli bölgelerinden getirtiyor. Öncelikle taşları yıkayan Bozkurt, daha sonra kırma işlemine geçiyor. Havan içinde dövülerek inceltilmesi işleminin ardından kum parçacıkları kadar incelen taşlar, tozlarından kadın çoraplarından geçirilerek arındırılıyor. Daha sonra tekrar yıkanan taşlar “Taş mozaik” sanatı için uygun hale geliyor.

Yaklaşık 700 çeşit taşın yer aldığı atölyesinde hemalit, pirit, likit, serpandit, manganez, safir, bazalt, mermer, granit gibi kıymetli ve yarı kıymetli mineraller, Bozkurt’un, kontrplak ve MDF üzerine çizdiği resimlerin üzerine özel bir yapıştırıcıyla yapıştırarak birer sanat eserine dönüşüyor.

Tablolarının yapımı ortalama 3,5 – 4 ay sürüyor. Sanatçının en uzun süren yapımı ise 2,5 yıldır üzerinde çalıştığı Raffaello’nun “Felsefe Okulu” adlı eseri.

Dünyada resimlerine dokunulmasını isteyen tek ressam olduğunu söyleyen Bozkurt, gerek atölyesinde, gerek sergilerde resimlerin yanına hep “Tablolarıma dokunun, hissedin ve resmi yaşayın” diye yazdırıyor.

Ayrıca yaptığı resim tekniğine “Mineral modern mozaik çakıl taşı resim tekniği” olarak da Almanya’dan patent almış. Sanatını gençlere aktarmak için ise sanat evinde kurslar düzenliyor.

Bozkurt’un atölyesinde resim var, müzik var, kültür var, tasarım var, takı var… Daha da önemlisi sevgi var, aşk var, dostluk var, hayata bağlılık var… Daha da ne olsun…

Bir gün yolunuz düşerse mutlaka gidin derim. Seversiniz…