Güney Kore’de Bir Tezatlıklar Şehri – Busan

Çocukluğumda komşularımız Kezban teyze ile Galip amcanın birbirlerine neden “Yuli” diye hitap ettiklerini merak edip, sorduğumuzda Kore dilinde “Sevgilim” anlamına geldiğini öğrenmiştik. Meğer Galip amca Kore savaşı için Kore’ye giden tugaydanmış. “Yuli”nin, “Sevgilim” demek olduğunu o zaman öğrenmiş ve Türkiye’ye döndüğünde ise eşi ile birbirlerine bu şekilde hitap etmeye başlamışlar.

O günden beri ne zaman Kore veya Kore savaşı ile ilgili bir şey duysam, hep aklıma Kezban teyze ile Galip amca gelir.

Geçtiğimiz hafta Güney Kore’nin Busan şehrine yaptığımız yolculuğumuzda, ilk durağımız olan “Birleşmiş Milletler Kore Anıtsal Mezarlığı”nı ziyaret ederken de, yine aklımda Galip amca vardı.

Bu ziyaret sırasında o kadar duygusal anlar yaşadım ki; savaş ile ilgili belgesel filmi izlerken, gözyaşlarıma bir türlü hakim olamadım.

Kuzey ve Güney Kore’nin 1950-53 yılları arasındaki savaş, sonradan, Amerika ve müttefikleri ile Çin’ in de katılımıyla uluslararası boyut kazandı. Türkiye de savaşa Amerika’nın müttefiki olarak katıldı. İşte bu müttefiklerin tamamına “United Nations” yani “Birleşmiş Milletler” denildi. Bizim de neden bu savaşta olduğunu, ne uğruna savaştığını bilmeden savaşan 724 askerimiz hayatını kaybetti.

Bu nedenle Kore’de “Türküm” dediğinizde, önünüzde saygı ile eğiliyorlar.

Güney Kore’nin yeniden inşasında en önemli paya sahip olan bu savaş sonrası kayıplar için en büyük anıt, Busan şehrinde yapılmış. Bir diğeri de Kuzey Kore’de…

Dünya barışına ve özgürlüğüne adanmış olan, “Birleşmiş Milletler Kore Anıtsal Mezarlığı” dünyada Birleşmiş Milletler tarafından kurulan tek mezarlık…

Asker gönderen 16 ülke Amerika, İngiltere, Kanada, Avusturalya, Fransa Hollanda, Yeni Zelanda, Güney Afrika, Kolombiya, Yunanistan, Tayland, Etiyopya, Filipinler, Belçika, Lüksemburg ile tıbbi destek sağlayan 5 ülke Norveç, Danimarka, Hindistan, İtalya ve İsveç’in bayraklarının dalgalandığı yemyeşil alan ile savaşta hayatını kaybedenlerin mezarlarının bulunduğu kısmı gezerken o kadar etkilendim ki…

Buradaki “Anma Duvarı”na savaş sırasında hayatını kaybeden toplam 40.896 Birleşmiş Milletler askerinin isimleri yazılmış.

Anı salondaki sergide, Kore savaşı sırasında BM kuvvetleri tarafından kullanılan ilk BM bayrağı, savaş sırasında çekilmiş fotoğraflar ile hatıra eşyaları yer alıyor.

Tören salonundaki, üçgen şeklindeki geometrik destek sütunları, savaş sırasında hayatını kaybeden askerlere sunulan, ebedi saygıyı, vitraylar, barışı, arınmayı, savaşın trajedisini ve sevgiyi temsil ediyor.

1978 yılında inşa edilmiş ve 2007 yılında yenilenmiş olan “BM Kuvvetleri Anıtı”nın ön kısmında dönemin Cumhurbaşkanı Cheong-hee Park tarafından yazılmış Korece anıtın adı ve barışı simgeleyen güvercinler yontulmuş. Duvarın üzerindeki bakır plakalarda üye ülkeler tarafından sağlanan desteğe ve bu ülkelerin kayıplarına ilişkin bilgiler yer alıyor.

İkinci Anı Salonunda, BMKAM’da yatan kahramanların aileleri tarafından verilen fotoğraflarının yanı sıra, çeşitli hatıra eşyaları da sergileniyor.

Anma Duvarındaki Sembollerin anlamları ise şöyle; yuvarlak havuz, evreni, havuzun çevresindeki duvar, gökyüzü ile birlikte şehirlerin ruhunun ebedi mekanını, havuzun içindeki miğfer, savaşı, kenarındaki çiçekler, savaştan barışa geçişi temsil ediyor. Havuzun içerisindeki sürekli yanar durumda olan meşale ise dünya barışına olan özlemi ifade ediyor.

Orada bulunduğumuz süre boyunca yaşadığım duygusal anları ifade etmem oldukça zor olsa da; geçmişte yaşanmış bu savaşın sonunda barışa adanmış olan bu anıt mezara hayranlığım ile şehitlerimizi ziyaret etmiş olmanın huzuru bunu bir ölçüde hafifletiyor.

Kore Yarımadası’nın güney ucunda olan Busan, Güney Kore’nin en büyük liman kenti. Yükleme ve boşaltma kapasitesi bakımından dünyanın beşinci en yoğun limanı ve ayrıca Asya’nın en güzel beş şehrinden biri.

Tropik bir iklime sahip olan şehrin MÖ 3.000 yılına kadar uzanan tarihi Silla krallığına dayanıyor. Aslında Kuzey ve Güney Kore tek bir ülke iken, 1910 yılında bölünmüş. Japonya, Kuzey Kore’yi desteklerken, Güney Kore toprakları daha güçsüz kalmış.

Sarayları, tapınakları, caddeleri, meydanları, yüksek binaları, köprüleri, yıllar boyunca gelişen teknolojisi ile geçirdiği zor yıllardan sonra, bu kadar hızlı büyüyen ülke, sadece ekonomik anlamda değil, kültürel ve sanatsal açıdan da oldukça ileri düzeyde.

Modern olmasına rağmen geleneksel özellikler de taşıyan, huzur dolu ama kalabalık, sakin ama enerjik bir şehir olan Busan’a “Tezatlıklar Şehri” demek yanlış olmasa gerek…

Kendimize oldukça yakın hissettiğimiz bu güzel ülkenin, güzel insanlarının yaşantıları, onca zorluğa karşın, bu kadar gelişmiş bir ülkeye dönüşmesi ve şehrin yaşam kalitesi görülmeye değer.

Plajları ve kaplıcaları ile yaz aylarında ülkenin turizmine de katkıda bulunan Busan, yüzlerce asır öncesine dayanan ihtişamlı tapınakları ile de dikkat çekiyor.

Yemyeşil dağların, egzotik mimarinin, huzurun egemen olduğu bu muhteşem tapınaklarda derin bir huzur hissediyorsunuz.

Kore’nin yedi ulusal tapınağına ev sahipliği yapan, “Buddha Toprakları Tapınağı” anlamına gelen “Bulguksa Tapınağı”, “UNESCO DÜNYA MİRASI” listesinde.

Kore’deki çoğu tapınak dağlarda bulunmasına rağmen, Busan’daki, kiraz ağaçlarının sarmaladığı, “Haedong Younggungsa Tapınağı” ise, bir kayalık zemine sırtını dayamış olmasına rağmen, okyanusun hemen kıyısında.

Busan’ın kuzeydoğusunda yer alan tapınak, kıyı şeridi boyunca uzanmış bir prenses edasıyla, bize hoş geldiniz diyor. “Haedong Yonggungsa Tapınağı” ilk olarak 1376 yılında Goryeo Hanedanlığı döneminde, Naong olarak bilinen büyük Budist öğretmen tarafından yaptırılmış.

Tapınağın ana kutsal alanı, bu yapılarda geleneksel olarak kullanılan renkler korunarak, 1970 yılında restore edilmiş. Sağ tarafta, bir mağaranın içinde, benzersiz bir şekilde tasarlanmış Budist kutsal alanı, ana kutsal alanın hemen önünde ise, dört aslanlı, üç katlı bir pagoda var.

Dört aslan, sevinç, öfke, üzüntü ve mutluluğu simgeliyor. Kayalık manzarayı kaplayan 108 merdiven basamağından aşağı iner inmez, tapınağın kıyı boyunca uzanmış güzelliğinden büyülenmemek elde değil.

Tapınağın bir de hikayesi var…

Rivayete göre Buddha, deniz kenarında tek başına oturmuş, ibadet ederken, arkasına bir ejderha yanaşmış. Ancak ona hiç dokunmamış. Bu nedenle ejderha bu topraklarda kutsal sayılıyor. Tapınaktaki büyük ejderha heykeli de bu söylentiden esinlenerek yapılmış.

Tapınaktaki inanışlardan birisi şöyle; buradaki minik heykellerin arkasındaki duvarda, küçük oyuklar var. Yerden bir taş alıp oyuğa yerleştirerek, dilek tutuluyor. Eğer taş oyukta kalır, düşmez ise dileğinizin gerçekleşeceği, düşerse gerçekleşmeyeceği söyleniyor.

Nisan ayı, kiraz çiçeklerinin tamamen açtığı, yılın özellikle en güzel zamanı olduğu için tapınak daha da güzelleşiyor. Biz buna şahit olamasak da gözümüzde canlandırmaya çalışıyoruz. Ayrıca burada aynı ayda Buddha’nın doğumu da kutlanıyor.

Tapınağın sloganı “Kalpten dua edersen en az bir dileğin olacak”. Biz de bu büyülü ve huzur dolu ortamdan ayrılırken, kalbimizden geçen dileğimizi içimizden tekrar etmeyi ihmal etmiyoruz tabi ki…

Busan’da gittiğimiz her ortam rengârenk… Ancak bunlardan bir tanesi, “Jagalchi Balık Pazarı”nda bambaşka bir renklilik var.

Kore Savaşı sırasında kadınlar tarafından kurulan ve “Jagalchi Ajumma” yani “Teyze Pazarı” olarak bilinen, Kore’nin en büyük deniz ürünleri pazarında, özellikle kadın satıcılar, balık ve pek çok değişik deniz ürününü küçüklü büyüklü tezgâhlarında satışa sunuyorlar.

Oldukça temiz ve bakımlı olan Jagalchi Balık Pazarı, Busan’da aklınıza gelen, gelmeyen her çeşit deniz ürününü bulabileceğiniz, Busan’ın önemli turistik noktalarından biri.

Busan’ı temsil eden ve ülke çapında ünlü olan pazarda taze çiğ balık yiyen insanları görmek de mümkün. Pazarın en alt katındaki 300 civarındaki balık dükkanından aldığınız balıkları ya evinize götürüyorsunuz yada üst katlardaki lokantalarda pişirterek yiyebiliyorsunuz.

Her yıl ekim ayında “Jagalchi Kültür Turizmi Festivali” düzenlenen pazara ulaşım ise yakınlarında metro olması nedeniyle oldukça kolay.

Yongdusan Parkı’ndaki, tüm şehrin kuşbakışı olarak, 360 derece görülebildiği Busan Kulesi ise, özellikle mimari açıdan şehrin önemli yapılarından biri olması yanında, kolayca ulaşılabilen bir yerde bulunması nedeniyle pek çok ziyaretçinin akınına uğrayan bir turistik yer.

Evet… Busan’da konakladığımız sürece, görebildiğimiz bu güzel mekanlar, göremediklerimizin de hayalini kurduğumuz, ülkemizden kilometrelerce uzaktaki bu güzel ülkenin yaşam şekli hakkında, az da olsa bir fikir sahibi olmamızı sağladı.

Şimdi ise, bir dahaki sefere daha fazlasını görebilmek umuduyla şehirden ayrılırken, biraz hüzünlü, ancak ondan daha da çok huzurlu hissettiğimi düşünüyorum…