Eski zamanlardan günümüze ulaşan bir kış eğlencesi – Deve Güreşleri

arih boyunca Anadolu’da güçlü yapısı nedeniyle yük ve insan taşımacılığının vazgeçilmezlerinden olan develerin önemi zaman içinde azalmış olmasına rağmen, günümüzde Batı Anadolu’da bu işlevinden farklı bir alanda başrol oyuncusu olarak çıkıyor karşımıza. Ege, Akdeniz ve Marmara Bölgesi’nin en önemli kış eğlencesi ve kültürel etkinliklerinden biri olan ve binlerce kişi tarafından izlenen ‘Deve Güreşleri’nin tarihi 19. yüzyıl başlarına kadar uzanıyor.

İzmir’den Aydın’a yük taşıyan kervanlar genellikle İncirliova’da konakladıklarında yükü olmayan develer birbirleriyle oynarlarmış. Bu oyunlar deve sahiplerinin ilgisini çekince, “Benim devem seninkinden güçlü” çekişmesi başlamış. Zaman içerisinde gelişerek, toplumsal bir kış eğlencesine dönüşmüş.

Güreşler, ‘Yoz’ adı verilen tek hörgüçlü dişi develer ile ‘Buhur’ adı verilen çift hörgüçlü erkek develerin çiftleşmesinden olan, ‘Tülü’ denen erkek develer arasında ayak, orta, başaltı ve baş olmak üzere dört kategoride yapılıyor ve galibiyet; kaçırtarak, bağırtarak veya yıkarak elde ediliyor. Develerin güreşlerde yaptıkları oyun adlarından bazıları ise bağ, çengel, çatal, makas, tam bağ, yarım bağ, düz çengel. Kazanana halı armağan ediliyor. Halıyı alan deve de gururla alandan ayrılıyor.
Önceleri güreşler sadece “ün” için yapılmışsa da günümüzde deve güreşlerinin toplumsal dayanışma açısından önemli bir yeri var. Son yıllarda turizm açısından da önem taşımaya başlayan güreşlerin, düzenlenen “Deve Güreşleri Festivalleri” sayesinde pek çok yerli ve yabancı turist tarafından izlenmesi sağlanıyor.

Güreşçi develer için hazırlıklar yazın başlıyor. ‘Savran’ adı verilen deve bakıcıları tarafından yaz ve sonbahar aylarında kuvvet verici besinlerle beslenip, kışa doğru kızmaya başlıyorlar. Bunun nedeni, dişilerini diğer erkek develerden kıskanmaları. Develerin kızmaya başlamasından sonra törenle “havut”* giydiriliyor. Daha sonra da güreşler başlıyor ve Aralık, Ocak, Şubat, Mart aylarının sonuna kadar devam ediyor.

Güreşlerden önceki gece bir “Halı Gecesi” düzenleniyor. Bu geceye deve sahipleri, bakıcılar ve organizatörler ile diğer davetliler katılıyor. Gecede yenilip, içilip, yöresel oyunlar oynanarak eğlenildikten sonra bir el dokuma halısı açık artırma ile satılarak, güreşlerin organizasyon masraflarına katkı sağlanıyor.

Deve güreşlerinin yazılı ve yazılı olmayan bazı kuralları olsa da bazen bu kurallar bölgeden bölgeye değişiklikler gösterebiliyor. Bu kurallarda en çok gözetilen şey develerin birbirlerini incitmelerinin önüne geçmek. Güreş esnasında tehlikeli bir durum oluşursa urgancılar** develeri ayırıyorlar. Ayrıca güreşlerde davul ve zurnanın deveyi coşturması açısından önemi çok büyük…

Aydın başta olmak üzere, Muğla, İzmir, Denizli, Balıkesir ve Çanakkale illerinde kış mevsimine renk katan deve güreşi şenlikleri “Devecilik Kültür ve Deve Güreşleri Federasyonu” tarafından organize ediliyor.

Efes Selçuk’ta ise bu yıl 16 Ocak Pazar günü 40.sı düzenlenen, kazanan beş devenin Altın Artemis Heykeli ile ödüllendirildiği “Geleneksel Selçuk Efes Deve Güreşleri Festivali”ni (Türkiye’nin tek uluslararası deve güreşi festivali) önceki yıllarda defalarca izledim. Selçuk Efes Kültür ve Turizm Vakfı organizasyonu ve Efes Selçuk Belediyesi’nin katkılarıyla düzenlenen bu şöleni (bu yıl izleyemesem de) zamanı gelmişken bir kez daha anlatmadan geçemeyeceğim.

Zira Pamucak’taki deve güreşleri arenasında gerçekleşen, ülkemizin pek çok ilinden güreş severin katıldığı, seyirci sayısı ile geçtiğimiz yıllarda “Guinness Rekorlar Kitabı’na bile giren, Dünya Festivaller Kitapçığı”nda yer alan, dünya basını tarafından takip edilecek 10 etkinlikten biri olarak gösterilen “Selçuk Efes Deve Güreşleri Festivali” gerçek bir şölen…

Festivalin yanı sıra geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirilen sempozyumlarla da unutulmaya yüz tutan devecilik kültürünün gelecek kuşaklara aktarılması ve bu aktarımın bilimsel temellerle yapılmasını amaçlanmış. Bununla beraber Selçuk Efes Deve Güreşleri Festivali’nin UNESCO Somut Olmayan Dünya Mirası Listesi’ne dahil olması yolunda da önemli bir adım olduğu söyleniliyor.

1983 yılından beri Efes Selçuk’ta yapılan bu festivallerin en önemli özelliği güreşlerde kesinlikle hayvan hakkı ihlaline izin verilmemesi ve güreşler üzerinden bahis oynanmaması. Amaç devecilik kültürünün yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması…

Pamucak’a yaklaştığınızda aracınızı park edecek yer bulmakta oldukça zorlansanız da, uzun aramalar sonucu bir yer bulup, arabadan inerek, hızla festival alanına varıyorsunuz. Siz turnikelerden geçerken, develer de davul zurna eşliğinde meydana geliyorlar. Her yeni gelen, durup, kendini göstererek, güreşin yapılacağı alana doğru yürümeye başlıyor. Üzerlerindeki çan ve zillerin çıkardığı ritmik seslerle, zeybek havalarına eşlik ederken podyumda yürüyen manken gibiler…

Süslemeleri öyle canlı, öylesine göz alıcı ki…

Havutlarının yanında isimleri işli, üçgen dokuma arkalıkların yanlarından büyüklü küçüklü, rengarenk boncuklar, deniz kabukları ve aynalarla işlenmiş parçalar, yünden yapılmış ponponlar, çanlar sarkıyor. Baş kısımlarında, yanaklarına takılmış ziller ile gelin telinden tutun da allı, morlu, altın, gümüş sırma işli şifon eşarplara kadar geleneksel gelin başında ne varsa hepsi kullanılmış. Bileklerine da boncuklu halhallar takılmış. Türk bayrağı ile maşallah yazısı da hepsinde var. Güzel olduklarının öylesine farkındalar ki, edalı bir şekilde güreş alanına doğru girerlerken, siz de arkalarından yürüyorsunuz.

Çitlerle çevrilmiş güreş alanı bayram yeri gibi. Kasket, potur ve körüklü çizme güne özel kıyafet. Bu arada develer de yine davul ve zurna eşliğinde geçmeye başlıyorlar. Cazgır***, kendine özgü sunuşuyla, maniler ve övgüler söyleyerek develerin ilginç isimlerini okuyor. Bu arada siz de tribünlerdeki yerinizi alıyorsunuz. Çitlerin kenarlarına kurulmuş masalara oturmuş insanlar güreşlerin başlamasını beklerken, bir yandan da yemeklerini yiyorlar. Mangallarda deve sucukları ve çöp şişler pişiyor. Poşu, kasket ve hediyelik eşya satıcıları da yerlerini almışlar. Öyle bir coşku var ki; uzun zamandır bugünü bekledikleri belli. Davul ve zurnanın ritmine kaptıranlar “Efeler Diyarı”na yakışır biçimde başlıyor üçlemeye… Anadolu’nun eşi benzeri olmayan, bu çok renkli kültürüne tanıklık ettiğimiz gün sonunda evinize dönerken arabada, bunun gibi belki de hiç duymadığımız daha ne çok ilginç geleneğimiz olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorsunuz.

(*) Deve Semeri
(**) Develeri ayıran kişiler.
(***) Güreşler başlamadan önce develeri meydana çağıran kişi.