Kategori: Yurtdışı Gezi Yazıları

Bu şehri tek bir kelime ile anlatmak isterdim, ama ne mümkün? Çünkü; Marakeş demek saraylar, bahçeler, meydanlar, türbeler, müzeler demek… Marakeş demek Medina ve Gueliz demek… Marakeş demek cafeler, restoranlar, çarşılar demek… Marakeş demek “Kızıl Şehir” demek… Marakeş demek daracık, çıkmaz ara sokaklar demek… Marakeş demek “Murr a kush” yani “Tanrının Toprakları” demek… Dahası, Atlas…

Dünyamızın milyonlarca yıl önceki doğal yaşam koşulları tropik ve yarı tropik iklim ortamlarda bol reçine salgılayan ağaç türlerinin yaşayabileceği ormanların oluşmasını sağladı. Bu ağaçlar salgıladıkları reçinelerin gövdeden kopma anı yaklaştığında adeta hamile bir kadın vücuduna benziyorlardı. Doğum anı yaklaştığında topak haline gelmiş reçineler ağaçların gövdelerinden ayrılıp, bu defa doğa ananın kucağında milyonlarca yıl korundular. Ancak…

Çocukluğumda komşularımız Kezban teyze ile Galip amcanın birbirlerine neden “Yuli” diye hitap ettiklerini merak edip, sorduğumuzda Kore dilinde “Sevgilim” anlamına geldiğini öğrenmiştik. Meğer Galip amca Kore savaşı için Kore’ye giden tugaydanmış. “Yuli”nin, “Sevgilim” demek olduğunu o zaman öğrenmiş ve Türkiye’ye döndüğünde ise eşi ile birbirlerine bu şekilde hitap etmeye başlamışlar. O günden beri ne zaman…

“Hele sabahları hele baharda Prag şehri yaldızlı bir dumandır” diyordu Nazım Hikmet dizelerinde… Hakkında o kadar çok söylenmişti ki; artık benim söyleyebileceğim pek bir şey kalmamıştır diye düşünüyordum giderken… Ama öyle olmadı… Onun için ne söylesem az gelir, hatta defalarca gitsem, yine de söyleyecek bir çift lafım olur diyordum dönerken… Birileri “Ağaç yetişen yer” demiş…

Karayipler ya da Batı Hint Adaları… Karayip Denizi’ni, adalarını ve sahilleri kapsayan bölge… Florida’nın güneyinden başlayarak, Venezuela’nın kuzey batısına kadar devam eden bölgede 7.000 civarında ada, adacık ve kayalık var. Batı Hint Adaları adı,1492’de Hindistan’a ulaştığını zanneden Kristof Kolomb tarafından verilmiş. Adaların en eski sahipleri Aravak ve Karayip yerlileri… Biz de bu yıl adalardan bir…

Kuzey Amerika’nın en güneyinde, bir cennet ada… Miami’den karayolu ile sadece dört saat uzaklıkta… Florida eyaletinin en güney ucunda ikiyüz kilometrelik bir köprü ile zincir gibi birbirlerine bağlı, “Florida Keys” olarak adlandırılan adaların en sonuncusu… Daha önceleri adalara ulaşmak için okyanus üzerinde bir tren yolu varmış. Ancak çok kuvvetli bir fırtınada meydana gelen tren kazası…

Birkaç yıl öncesine kadar “İngiliz sistemine göre İngilizce’nin en kolay ve en iyi öğrenildiği yer” olduğu dışında fazla bir bilgiye sahip olmadığım bir ada… Oysa ki, gittikten sonra hakkında belki de hiç söylenmemiş pek çok şey vardı gördüğüm, duyduğum, tattığım, hissettiğim… Dönüş günü, neredeyse “Dönmeyelim, burada kalalım” dedirtecek kadar… Orası Malta’ydı… Sicilya’nın güneyinde, Akdeniz’in ortasında…

Güller, şövalyeler, tanrılar, ceylanlar, kelebekler adası… Rodos… Tarih boyunca pek çok isim ile anılmış… Efsaneye göre, diğer on iki tanrıyı da yanına alarak Olympos Dağı’na yerleşen Zeus, Güneş Tanrısı Helios’un kendisine kırıldığını öğrenince, gönlünü almak için, denizin altındaki bir kara parçasını çıkarıp ona armağan etmiş. Helios, ceylanların, güllerin ve kelebeklerin olduğu bu adayı öylesine sevmiş,…

Efsaneye göre, Naga isimli ejder bir kral tarafından yönetilen, sularla kaplı bir ülke varmış. Kralın güzelliği dillere destan bir de kızı. Kaudinya isimli asil bir Hindu, bir gün teknesiyle dolaşırken, prensesi görmüş ve aşık olmuş. Hemen evlenme teklif etmiş. Prenses, evlenme teklifini kabul edince, kral da, ülkeyi kaplayan bütün suyu içerek, ortaya çıkan toprakları kızına…

Adı söylendiğinde akla gelen ilk kelime: Savaş… Yüzyılın en kanlı ve uzun savaşlarından birinin yaşandığı yer… Bizim “Vietnam Savaşı”, onlarınsa “Amerika Savaşı” dediği savaşta, ABD güçlerine karşı gösterdiği unutulmaz direniş ile dünyada sesini duyuran, büyüleyici doğal güzellikleri, rengarenk sokakları, zengin kültürü, tarihi ve yaşadıkları acılara rağmen hala yüzleri gülebilen zarif ve nazik insanları ile Vietnam……

Bir varmış bir yokmuş… Yüzyılın başlarında Amerika’da varlıklı bir ailede dünyaya gelen bir kız çocuğu varmış. Yaşamı oldukça refah içinde sürmesine rağmen, gönlünde yatan oyuncu olma isteği her şeyin önüne geçiyormuş. Ailesinin tüm karşı çıkmalarına karşın gizlice fotomodel olmuş. Son derece fotojenik bir yüze sahip olduğundan, kısa zamanda Hollywood’un dikkatini çekerek, film yıldızı olma yolunda…

Ölümsüz olmak nedir sizce? Sonsuza dek yaşamak mı? Ayrıca bunu kaç kişi ister? Ancak adınızın bir şehir ile birlikte anılmasına ne dersiniz? Onun adı söylendiğinde sizin, sizinki söylendiğinde ise onun akla gelmesi kulağa ne hoş geliyor değil mi? Barcelona ve Gaudi… Bu iki isim o kadar özdeşleşmiş ki, Gaudi’siz bir Barcelona’yı düşünebilmek çok zor. Ünlü…

Yıllar önce “Dünya’nın dibi” Lut gölüne girerken, bir gün de “Dünya’nın çatısı”nı görebileceğimi hayal bile etmemiştim. Kimilerinin “Dünya’nın ana tanrıçası”, kimilerinin “Gökyüzünün alnı” da dediği Himalaya Sıradağları’nın en yüksek tepesi “Everest”i görmek yaşamımdaki deneyimlerin baş sıralarına yerleşti. Sabah gün doğmadan uyandık. Hızlıca giyinip, otelin bahçesinde bekleyen aracımıza binerek yola çıktık. Havaalanına geldiğimizde uçağımız hazırdı. Havaalanı…

Bir zamanlar Katmandu vadisinin bulunduğu yerde bir göl, üstünde ise içinden gözalıci bir ışık saçarak açan bir lotus çiçeği varmış. Din adamları ve bilgeler mucize ışığa tapınmak için adı “Kendiliğinden olan” anlamına gelen “Swayambhu”ya gelirlermiş. Bir gün ışığı rüyasında gören Budha da Swayambhu’ya gelmiş ve ışıktan çok etkilenmiş. Gölün suyu kurursa ibadet için buraya daha…

“Burası Nepal… Anlatmak çok zor, ancak yaşanırsa anlaşılır.” dediler. Kısa bir duraksamadan sonra “Ben anlatabilirim, hatta yaşatabilirim” dedim. Bu sefer de “Çok iddialısın” dediler. Anlayacağınız üzerime ağır bir yük aldım. Şimdi ise bilgisayarın başında “Nasıl anlatacağım?” diye kara kara düşünüyorum. Öyle bir anlatmalıyım ki en küçük ayrıntıyı atlamamalı, gördüklerimi, hissettiklerimi, yaşadıklarımı, tattıklarımı görmüş, hissetmiş, yaşamış…