Hoşgeldin Sonbahar

Bu başlık pek çok kişinin hoşuna gitmeyebilir. Zira genele bakacak olursak ilkbahar ve yaz daha çok sevilir. İlkbahar bir uyanış, bir yeniden doğuştur, yazın da habercisidir. Ama sonbahar yeniden uykuya dalışı haber verir sanki. Bu nedenle sonbaharın gelişine ilkbahar kadar sevinilmez…
Eski insanlar sonbahara “hazan” derler. Hatta “güz” veya “bağbozumu” dur. Bu kadar adı olan tek mevsimdir. Yazdan kışa geçiştir.
Hazan denilerek hüzün ile özdeşleştirilmesinin nedeni günlerin kısalıp gecelerin uzaması, güneşin erkenden batması, serin, yağmurlu ve rüzgârlı günlerin artması, ağaçların yapraklarının sararıp dökülmesi, çiçeklerin solması, toprağın renk değiştirmesi, otların çimenlerin kurumasıdır.
İnsanlar bunlara üzülür. Hayatın hep ilkbahar ve yaz olmasını isterler.
Oysa ki bana göre bu haksızlıktır.
Zira sonbahar da yeni bir durumun başlangıcıdır…
Başlangıçlar ise heyecanlıdır…
Sonbahar okula tekrar dönüştür, arkadaşlara kavuşmadır, yeni bir okula başlamaktır. Yıllık izinleri sona eren çalışanlar için işe dönmektir. Yazlıkçıların şehre tekrar kavuşmasıdır. Yaz boyu kalabalık ve kargaşadan yorulmuş yazlık yerlerin boşalması, dinlenmeye, yenilenmeye geçmesidir.
Yaz boyunca tenhalaşan, öksüz kalan şehir sokakları sonbahar geldiğinde eski canlılığına kavuşur. Zira yazlıkçılar, memleketine gidenler, öğrenciler geri dönmüştür.
Sonbahar Alpay’ın “Eylül’de gel” şarkısıdır…
Tatil geldiği zaman
Ağlarım ben inan
Gidiyorsun işte
Arkana bakmadan
Nasıl geçer bu yaz
Ne olur bana yaz
Eylül’de gel
Eylül’de okul yoluna
Konuşmadan yürüyelim
Gireyim koluna
Görenler dönmüş
Hem de mutlu diyecekler
Ağaçlar sevinçten başımıza
Konfet gibi yaprak dökülecekler
Yani sonbahar aynı zamanda okuldaki sevgiliye kavuşma zamanıdır…
Ancak elbette bu dönüşün bazı sıkıntıları da yok değil…
Yaz aylarında rahatlayan şehir trafiğinde özellikle okul servislerinin trafiğe çıkması nedeniyle büyük yoğunluk yaşanır. Okula, işe geç kalmamak için evlerimizden daha erken çıkmak zorunda kalırız. Yaz boyunca ertelenen alt yapı çalışmaları yeniden başlar, yollar, parklar, sokaklar şantiyeye döner.
Fazla sevilmemesine rağmen buna pek alınmaz, olgun davranır. Doğa bir yandan uykuya hazırlanırken diğer yandan da bolluğunu, bereketini bizlerden esirgemez. Çünkü meyve ve hububatın çoğu bu mevsimde hasat edilir.
Sonbaharı yaşadığımız şu günlerde mevsime özgü neler olduğunu, ne gibi değişikliklerin yaşandığını, öteki mevsimlerden farklı nelerin yapıldığına şöyle bir bakacak olursak;
Sonbaharla birlikte çevremizde duyduğumuz seslerde değişiklikler olur. Rüzgârın uğultusunu, yağmurun sesini, ağaçlardan dökülmüş kuru yaprakların hışırtısını, dalların çıtırtısını daha çok duyar oluruz…
Sonbaharda ağaçlar birbirinden güzel renklere bürünür. Yaprakları sararır, kızarır, kahverengileşir. Sonunda dökülürler ama bahçelerimize de farklı bir güzellik gelir.
Sonbaharın gelişiyle birlikte gökyüzünde yazın görmediğimiz yıldızlar belirir. Yazın gördüğümüz yıldızlar yavaş yavaş batıya doğru kayar ve bir süre sonra tümüyle kaybolur. Yerlerini sonbaharın yıldızlarına bırakır.
Yazın şort, tişört, terlikle dışarı çıktığımız günler artık sona ermiştir. Dışarı çıkarken gömlek, polar, mont ve yağmurluk giyeriz. Mevsimin son ayında havanın iyice soğuması kazak, palto, atkı ve berelere geçişin işaretidir.
Sabahları bahçedeki çimlerin, arabaların camlarının üzeri çiğ tutar. Öğlene doğru hava ısındıkça, öğlene kadar kaybolur.
Sonbaharın en güzel yanlarından biri ise kış hazırlıklarıdır. Kışın yetişmeyen sebze ve meyveler ya kurutulur ya da konserve edilir. Turşu kurulur, reçel, tarhana, erişte, salça yapılır.
Havaların soğumaya başlaması doğada birçok değişikliğe yol açtığı için hayvanlar da buna ayak uydurmaya çalışır. Bazı kuş türleri sıcak bölgelere doğru göç yolculuklarına başlarken bazıları kuş uykusuna hazırlanır.
Benim için ise sonbahar doğduğum mevsimdir. Onun için ayrı bir severim sonbaharı…
“Sonbahar hazan / hüzün mevsimidir” derler demiştik ya, bu özelliği sayesinde edebiyatçı ve şairlerin ilham kaynağı olmuştur. Belki de en güzel şiirler sonbaharda yazılmıştır. Kim bilir…
Çiçekli badem ağaçlarını unut.
değmez,
bu bahiste
geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
ıslak saçlarını güneşte kurut
olgun meyvelerin baygınlığıyla parıldasın
nemli, ağır kızıltılar…
sevgilim, sevgilim,
mevsim
sonbahar… der Nazım…
Eylül ayı ile başlayan sonbaharın yazın bittiğine işaret eden serin havasını ekim ayı ile daha da hissetmeye başladık. Günler kısalmaya başladı, gittikçe daha da kısalacak. Doğa bir başka bahara hazırlanmak için bize veda ediyor. Sarının, kızılın her tonu sarıyor etrafımızı, yapraklar rüzgarlar ile kol kola savrulup duruyor.
Eylül gitti, yerini ekime bıraktı. Güle güle eylül, hoş geldin ekim. Hoş geldin sonbahar…