Kategori: Yurtiçi Gezi Yazıları

Efsaneye göre, İzmir’e gelen Büyük İskender, Pagos (Kadifekale) dağının eteklerinde Nemesis kutsal alanında avlanırken, bir ara ulu bir çınarın altında uykuya dalar, rüyasında gördüğü iki Nemesis, İskender’den yeni İzmir kentini uyuduğu yerde kurmasını isterler. Uykusundan uyanan İskender, Claros’taki Apollon Kehanet Merkezine giderek, kahine gördüğü rüyayı anlatır ve fikrini sorar. Kahin rüyayı, “Kutsal Meles Çayı kenarındaki…

“O zamana kadar, köyde cinayet işlendiği duyulmuş şey değildi. Sadece bir kere, o da bir dilberin güzel gözleri için, tanıklar huzurunda iki delikanlı mertçe vuruşmuşlardı” diyerek devam ediyor… “Hani, köylüyü iliğine kadar sömüren büyük toprak ağaları vardır ya, bizim orada yerleri yoktu onların. Kendi arazisinin efendisiydi her köylü” derken iki halkın, aynı toprak parçası üzerinde…

Amyzon’un izinde iken ilk durağımız Aydın’ın Koçarlı ilçesine bağlı Halilbeyli Köyü idi… Köyün girişindeki, Menderes Ovası’nın eşsiz manzarasına hakim kahvede sohbet eden iki adam “Buyurun birlikte bir çay içelim” diye seslenince, davetlerini memnuniyetle kabul edip, yanlarına gidiyoruz. Köy, bir yörük köyü. Halil Bey isimli bir yörük bu bölgeye yerleşince, ardından gelenler şifa dağıtıcısı olan Halil…

Musa ile Ali kardeşler kendilerine yeni bir yerleşim yeri ararken, İzmir – Aydın yolu üzerinde, Ortaklar ile Germencik arasında, ekilebilecek verimli toprakları olan bir yer bularak bir köy kurmuşlar. Daha sonra gelenler, kardeşlerin adından esinlenerek, buraya “Musaali” adını vermişler. Bir süre sonra köye Rum aileler de yerleşmeye başlayınca adı “Mursalli” olarak değiştirilmiş. Rumlar’ın yerleşmesi köyün…

Önceleri Helvacı denilirmiş oralara… Sonra Cumalı, daha sonra ise Burgaz… Bir dönem Burgaz dendiğine göre içinde kale ya da kemer gibi yapılar olsa gerek diye düşünüyorum… Ancak gezerken kalıntılarını göremiyorum. Belki de daha gün yüzüne çıkarılmamıştır diye düşünüyorum. Şimdilerde ise buranın adı Gökçealan… Bu şirin Ege köyünde bir akşamüstü, köy kahvesinde çay içerken yaptığımız sohbetin…

“Çok uzun yıllar önce, köyün birinde, bir adamın güzelliği dillere destan, uzun sarı saçlı bir kızı varmış. Adı da bu yüzden Sarıkız imiş. Yöredeki köylerdeki pek çok genç bu kıza aşıkmış. İsteyeni çok olmuş. Ancak hiç birini kabul etmemiş. Karşılık alamayan kötü niyetli kişiler, Sarıkız hakkında çirkin söylentiler yaymışlar. Zavallı Sarıkız ve babası insan içine…

Mehtapla denizin öpüşünce Geceyi süslerler gizlice Meltemler eserler sevinçle Gecenin cennetisin sen Urlam Dağların çiçeklerle örtülü Şalvarını giymiş kızlar gibi Sende doğar büyür sevgiler Ege’nin cennetisin sen Urlam Altın sarısıdır üzümlerin Yeşil gözler gibi zeytinlerin Doğanın tacıdır tütünlerin İzmir’in cennetisin sen Urlam Melek yüzlü gülen insanlar Sevgisiyle sana koşarlar Balıkçılar ağlarını atarlar Denizin cennetisin sen…

Kleopatra’nın güzelleşmek, Homeros’un nişanlanmak için geldiği, ıhlamur ve çınar ağacının aynı gövdede yetiştiği, ölümün yasaklandığı, en lezzetli köftelerin yapıldığı, en güzel zeybeklerin oynandığı, kermeslerin cenneti, kağıdın, yazının ve daha nice güzelliklerin diyarı bu şehre sevdalıyım ben. Ama ayırdılar bizi… Yüz yılar boyu yerin altında, yalnızlığa mahkum ettiler. Çok sıkıldım. Bir istiridye kabuğu var ellerimin arasında,…

Hani bazen güneş sürpriz yapar da her yerde kara kış hüküm sürerken aydınlık yüzünü bir günlüğüne gösterip içinizi ısıtır, canlanıp kendinizi yollara vurursunuz. İşte böyle bir günde sabahın erken saatlerinde çıkıyoruz yola. Arabada sıcacık poğaçalarımızı yerken bir yandan da güzergahımızı çiziyoruz. İlk durağımız Didim Apollon Tapınağı. Defalarca görmeme rağmen bir kez daha görmek fikri heyecan…

Aralık ayının son pazar günü Aydın’ın Işıklı köyünde deve güreşleri düzenlenmiş. O gün sağanak yağmur beklenmesine karşın hem fotoğraf çekmek, hem de ilginç bir kültür ile tanışmak üzere sabahın erken saatinde çıkıyoruz yola. Yolculuk boyunca yağan yağmur nedeniyle güreşlerin ertelenmiş olabileceğini düşünmemize karşın köye ulaştığımızda yağmur diniyor. Hatta bir süre sonra hava günlük güneşlik oluyor.…

Bu yıl Kurban Bayramı öncesinde “İki arada bir derede kaldım” desem yeridir. Bir yanda ailem ile bayramlaşma arzum, diğer yanda gezgin ruhumun dürtüklemesi, bir de gerdan tatlısı yapma sözüm son günlere kadar kararsız kalmama neden oldu. Ama sonunda formülü buldum. Tatili ikiye böldüm. Bayramın birinci günü ailem ile bayramlaştıktan sonra “Tatlıyı da bayram sonrasında yaparız”…

Bodrum ile tanışıklığımız Gümbet’te çadırda kamp yapılan dönemlerde başlıyor. Az sayıda bungalow da bulunan Dolphin Kamping’de kaldığımız zaman boyunca sabah gözümüzü açar açmaz denize girer, mayomuzu gün boyu üzerimizden çıkarmadan günü geçirirdik. “İşte budur” diye düşündüğüm tatiller belleğimde öyle hoş tatlar bırakmış ki, bazen “Keşke Bodrum’da sürekli yaşayabilsem” diye düşündüğüm olmuştur. Sonraki yıllarda içimdeki gezgin…

O kadar çok şey söylenmiş ki onun için… Ama en yakışanı da bu olmuş… Çünkü oralarda rivayeti olmayana bile rivayet yazılırmış… Ben Mezopotamya! Asya’nın nazlı kızı… Kışın bahara dönmeye başladığı bir akşam vakti çıkıyoruz yola. Yolumuz biraz uzun, biraz sessiz, biraz da gizemli… İzmir’den İstanbul’a, ardından Diyarbakır’a, oradan da bir saatlik yolcuğun sonunda Mardin’e varıyoruz.…