Yazılacak onca konu varken bilgisayarın başına oturduğumda aklıma yazacak hiç bir şeyin gelmemesi ilk defa başıma gelen bir şey değildi elbette… Güzel bir başlangıç yazısı yazmak istiyor, nereden başlayacağıma karar veremiyordum. Kafam da biraz karışıktı. Zira her ne kadar Efes’te yani Selçuk’ta doğmasam, burada yaşamasam da; kendimi neden buraya ait hissettiğimi hala çözememiştim. Onunla ilgili…

Eğitimli bir insan olmasına rağmen, ortaokulu bitirdikten sonra liseye, daha sonra da üniversiteye devam etmek isteyen anneme “Bâb-ı Alî’ye katip mi olacaksın? (*) Biz seni Entitü’ye göndermeyi düşünüyoruz.” diye yanıt veren dedeme, annemin itiraz etmesi pek de mümkün değildi. Her ne kadar hayatının ilerleyen dönemlerinde Enstitü mezunu olmasının faydasını görse de annem ömrü boyunca üniversite…

Adına tarih boyunca onlarca sıfat eklenmiş bir şehirdir, İzmir… Eğer İzmir’de yaşıyorsanız, sizler de o masalın kahramanlarından biri oluverirsiniz… İzmir’i gezmeye Konak’tan başlayacak olursanız, günün her saati hareketli ve renkli olan Konak Meydanı dikkatinizi çeker. Kamusal alan olmasının yanı sıra, İzmir’in neredeyse tüm semtlerine ulaşımı sağlayan vapur, metro, tramvay ve otobüslerin hareket veya geçiş noktası…

Onlar okuma alışanlığının son derece azaldığı günümüzde hem çocuklarına, hem çevrelerine okuma alışkanlığı kazandırmak için 3 yıl önce harekete geçtiler… İşleri kolay değildi. Zira artık iki satır yazıyı bile okumaya üşenen bir toplumduk. Hele çocuklar cep telefonlarının esiri olmuş, gözlerini sosyal medyadan alamıyorlardı. Bir grup anne bir araya gelerek düşündüler, taşındılar. Çocukları ile aynı anda,…

Onlar 50 yıl önce “Hadi bir folklor derneği kuralım” diye yola çıktıklarında kimilerimiz henüz doğmamış, kimilerimiz ilkokula yeni başlamış, bir kısmımız ise ergenlik çağına yeni girmişti… Kurdukları derneğin adını “İzmir Turizm ve Folklor Derneği” koymuşlardı. Zira amaçları Anadolu’nun zengin kültürünü, geleneğini, göreneğini, yemeğini, oyununu, müziğini, türküsünü, edebiyatını, adetlerini, inançlarını, giysilerini inceleyip araştırarak, aslına uygun olarak…

Demiryolu bazen bizi sevdiklerimize kavuştururken, bazen de ayırır. Uğurlayanları üzerken, karşılayanları sevindirir. Kavuşmalarda da, ayrılmalarda da sarılmaların şahididir istasyonlar… İşte bunlardan biridir Aziziye İstasyonu… Şimdiki adıyla ise ÇAMLIK… Adı tren istasyonu ile özdeşleşmiş bir köy. Zeytinin, incirin, pamuğun, üzümün diyarı… Ama daha da çok İzmir’den Aydın’a giden yol üzerinde önemli bir kavşak. Bir mola yeri……

Bu şehri tek bir kelime ile anlatmak isterdim, ama ne mümkün? Çünkü; Marakeş demek saraylar, bahçeler, meydanlar, türbeler, müzeler demek… Marakeş demek Medina ve Gueliz demek… Marakeş demek cafeler, restoranlar, çarşılar demek… Marakeş demek “Kızıl Şehir” demek… Marakeş demek daracık, çıkmaz ara sokaklar demek… Marakeş demek “Murr a kush” yani “Tanrının Toprakları” demek… Dahası, Atlas…

Hani bazen nereye gideceğinize karar vermeden, evden çıkarsınız ve yol boyunca “oraya mı gidelim, buraya mı?” derken bir de bakarsınız, o an olmanız gereken yerdesinizdir. Hatta o gün karşılaşmanız gereken kişi de tam siz bir fotoğraf çekerken nezaket göstererek, zarifçe durur ve bitirmenizi bekler. Bu nezaket karşısında tebessüm ile teşekkür edersiniz. İşte sevgili Gülnur Vural…

Hikaye geçtiğimiz yıl arkadaşlarımız Kadri ve Hüseyin’in Kavala’yı ziyareti ile başlıyor… Hüseyin, Batı Trakya’nın İskeçe şehrinde yaşayan bir ailenin oğlu. Her yaz ailesini görmeye giderken, bu defa Kadri de ona eşlik ediyor. Kadri’nin ailesi de mübadele ile Kavala’nın Moushteni (Müştiyan) köyünden İzmir’in Selçuk ilçesinin Şirince köyüne gelen mübadil bir aile. Amaçları önce Hüseyin’in ailesini ziyaret…

“Her hikaye bir yolculuktur”, “her yolculuk da bir hikaye içerir” diye neredeyse her gün yollardayız ve gittiğimiz her yerde “hikayeler” çalınıyor kulağımıza… Uzun ya da kısa, pek çoğunu dinliyor veya tanık oluyoruz… Kimisini hemen yazıyoruz, kimisini ise not alıyoruz, günü geldiğinde yazmak için… Ama bu defa öyle bir insan hikayesi var ki; hemen yazılmalı, herkes…

Tanışıklığımız çocukluğumda Bergama, Dikili ve Ayvalık’ı içeren bir yolculuk ile başlar. Yaşım küçük olduğu için bu geziye dair hafızamda birkaç küçük an dışında hiçbir şey kalmaz. Ancak bu üçleme belleğime kazınır. Birinin adını andığımda bir diğeri gelir aklıma. Zira İzmir’den Ayvalık’a giderken rota budur. Bergama yoldan biraz içeride kalsa da tabelasını görürüz. Dikili tabelasını gördükten…

Dünyamızın milyonlarca yıl önceki doğal yaşam koşulları tropik ve yarı tropik iklim ortamlarda bol reçine salgılayan ağaç türlerinin yaşayabileceği ormanların oluşmasını sağladı. Bu ağaçlar salgıladıkları reçinelerin gövdeden kopma anı yaklaştığında adeta hamile bir kadın vücuduna benziyorlardı. Doğum anı yaklaştığında topak haline gelmiş reçineler ağaçların gövdelerinden ayrılıp, bu defa doğa ananın kucağında milyonlarca yıl korundular. Ancak…

Geçtiğimiz haftalarda yine yolumuz Çeşme Ildırı yolu üzerindeki Barbaros köyüne düşüyor. Amacımız misafirperver insanları, doyumsuz sohbetleri, nefis kahvesi, biber dolması, güler yüzlü teyzeleri ile sizi bir anda içine alıveren köyde birkaç güzel saat geçirmek. İlk olarak köyün girişindeki “Barbaros Köyü Emek, Kültür ve Sanat Evi”ne uğruyoruz. Burası köydeki mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Mimarı ise…

İzmir’den Bodrum yolu üzerinde Milas’ı yaklaşık 20 kilometre geçtikten sonra sola doğru bir kaç tabela görürsünüz. Gökçeler Kanyonu, Uyku Vadisi, İncirliin Mağarası… Tabelalardan içeri girip, yola devam ederken bir süre sonra karşınıza Ağaçlıhöyük, daha sonra da Gökçeler Köyü çıkar. Kısa bir molanın ardından yolunuza devam ederseniz, doğadaki açıklı koyulu tüm yeşil renklerinin adeta sözleşerek bir…

Çocukluğumun vazgeçilmez “bir Cumartesi gezmesi” gibi görünse de aslında bunu sadece bir “gezme” olarak nitelendirmek de haksızlık olur. Bu bir ritüeldir… Belki, “Alt tarafı bir lokma yemek” diyeceksiniz, ama öyle değil… Hatta mesele lokma yemek de değil… Bütün bir hafta okula gitmişsiniz, sonunda günlerden Cumartesi olmuş. O zamanlar Cumartesi günleri de yarım gün okul var.…